PEKİ NEDİR İŞİN ASLI? 

KİMİ UZMAN KETOJENİK DİYET DİYOR, KİMİ UZMAN BİTKİSEL KAYNAKLI BESLENMEYİ TEŞVİK EDİYOR.. PEKİ HANGİSİ DOĞRU?

Her gün televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada birbiri ile alakalı olmayan bambaşka tavsiyeler verilir. Kimi uzman yağ ve hayvansal protein ağırlıklı beslenmeyi savunurken; hatta meyveyi bile bize yasaklarken kimi uzman bitkisel/tahıl kaynaklı beslenmemizi tavsiye eder. Peki nedir işin aslı?

Son yıllarda herkesin aşina olduğu özellikle Amerika’dan yayılan bir “Ketojenik Diyet” modası var. Bu diyette bol miktarda kırmızı-beyaz et, balık, yumurta, kuruyemişler, süt ve süt ürünleri ve diğer tüm hayvansal gıdalar tüketilir. Ancak buğday, çavdar, yulaf, bulgur, pirinç, meyve-sebze ve bakliyat gibi kaynaklar sağlıklı karbonhidratlar da olsa neredeyse hiç kullanılmaz veya çok az miktarlarda kullanılır. 

Ketojenik diyetler aslen epilepsi, otizm, zihinsel işlev bozuklukları, inme vs gibi nörolojik hastalıklar için icat edilmiştir. Ve özellikle kadınlarda çoğunlukla alt vücutta ciddi şişkinlik/kalınlaşmaya sebep olan lenf damar sistemi bozukluğu  “lipödem” e çare olabilir. Ancak artık dünyamızda bu tarz problemler yaşamayan insanlar da kilo vermek veya sağlıklı olduğunu düşündükleri için keto diyete yönelmişlerdir.

Maalesef ketojenik diyetler belli bir hastalık tedavisinde kullanılmıyorsa zararlı bir beslenme düzeni olabilir ve ciddi anlamda kolesterol, kan lipit düzeyi ve ürik asidi artırıcı etki gösterebilir. Hatta kadınlarda uzun yıllar yapılan ketojenik diyet sonucu diyabet riski anlamlı olarak artar. Sonuç olarak kalp hastalıklarının neden olduğu ölümlerin bir hayli fazla olduğu dünyamızda buna uygun ortam oluşturur.

Buna karşın son yıllarda yayınlanan makalelere göre vejetaryen veya hayvansal gıdaların oldukça azaltıldığı diyetlerde;
Diyabet, hiperlipidemi ve hipertansiyonun anlamlı olarak azaldığı,
Kalp hastalıklarını azaltan veya bitiren en etkili diyetlerin vejetaryen diyetler olduğu,
Obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların azaldığı,
Kortikosteroid içerikli ilaçlara ihtiyacın azaldığı, 
Yüksek ürik asit ve gut hastalığı riskini neredeyse sıfırladığı,
Kataraktta azalma olduğu ve diğer birçok kronik hastalık riskini azalttığı belirlenmiştir. Dolayısı ile hayvansal gıda ağırlıklı değil, topraktan bize verilen armağanları tüketerek çok daha sağlıklı bir yaşam sürülebilir. 

Ayrıca 7 yaş çocuklarda yapılan bir deneyde; vejetaryen beslenen çocuklarla hepçil beslenen çocuklar arasında kemik yoğunlukları ve sağlığı açısından neredeyse hiçbir farklılık bulunmamış, hatta vejetaryen çocukların daha düşük vücut yağ oranına sahip olduğunu gözlenmiştir. Tabiki bu çalışma tek başına yeterli değildir ancak bilinmelidir ki “DOĞRU ŞEKİLDE” düzenlenen bir vejetaryen/bitkisel kaynaklı beslenmede hiçbir besin ögesi eksikliği görülmez. Yalnızca B12 eksikliği için takviye almak gerekebilir ki ülkemizde eti sık tüketen bireylerde dahi B12 eksikliği oldukça sık görülür. 

Bir diyetisyen olarak benim görüşüme gelecek olursak.. Ketojenik diyetleri sağlığı yerinde bir bireyde kullanmak doğru olmaz. Ancak vejetaryen/bitkisel kaynaklı diyetler de ülkemizde hem sosyolojik sebepler hem de bitkisel kaliteli gıdalara ulaşımda yaşanabilecek sıkıntılardan dolayı tek yönlü beslenmeye itebilir, yanlış planlanabilir. O yüzden tüm halkımıza uygun olan ve sağlıklı şekilde yürütülecek beslenme tipinin haftada sadece 1-2 öğün et tüketimi içeren; süt, yoğurt, yumurta gibi yan hayvansal ürünlerin günde 1-2 kez kullanıldığı; temelde ise bol sebze-meyve, bakliyat, çiğ kuruyemiş ve sağlıklı tahıl ağırlıklı “Akdeniz Tarzı” beslenme olduğunu düşünüyor ve danışanlarıma bu şekilde program düzenliyorum.
Umarım kafanızda bir şeyleri rayına oturtabilmişimdir  

Sağlıkla kalın, mutlu kalın!