Herkese yeniden merhaba!

Pandeminin etkisinin yavaş yavaş geri çekildiğini görmenin ve bazı yasakların kalkmasının mutluluğu içerisinde bir yeni yazımızı daha kaleme alıyoruz. Bu haftanın konusu meşhur PKOS (Polikistik Over Sendromu).

Polikistik Over, anlam olarak “yumurtalıkta çoklu kist” şeklinde açıklanabilir. Üreme çağındaki kadınlarda sıklıkla görülen bir endokrin bozukluktur. Öyle ki, kadınların neredeyse %20 sinde görülmektedir. Bu kistik yapılar aslında bilinen klasik kist tanımına uymamaktadır. Kadının vücudunda üretilen çok fazla sayıda ve verimsiz yumurtalar kist olarak adlandırılır.

Peki PKOS tedavi edilmeli midir?

PKOS, kişiye hayati anlamda zarar vermez. Ancak bazı kişilerde çocuk sahibi olmakta güçlüğe, akne ve tüylenme problemlerine, kilo alımlarına, uzun süre adet görememe, adet dönemlerinde şiddetli ağrı ve aşırı kanamalara yol açabilmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda PKOS tanısı almış kadınların birçoğunda anlamlı olarak TSH yüksekliği ve insülin direnci görülmüştür. Tüm bu durumlar bazı PKOS lu bireylerin kilo almasına, kilo vermekte güçlük çekmesine, tiroit sorunlarına bağlı olarak halsizlik, unutkanlık, depresif ruh hali gibi durumlar yaşayabilmesine ve insülin direnci açısından da ileride tip-2 diyabet riski taşımasına neden olabilir. Ve bu durumların mutlaka kontrol altına alınması gerekir.

Bu durumların kontrol altına alınabilmesinin en önemli yollarından biri beslenmeye dikkat etmektir. Kilolu PKOS lu kadınlarda tüm bu sorunlar daha fazla yaşanmaktadır ancak sadece %5 kilo kaybı ile dahi semptomlarda ciddi düzelme görülebilmektedir. Kulağa şaşırtıcı da gelse, örneğin 100 kg bir kadın sadece 95 kg’ye inse bile çocuk sahibi olmada ciddi bir ilerleme kaydetmiş olur. Adet düzeni yeniden rayına oturabilir ve tahlillerde görülebilecek kötü kan değeri yüksekliklerinin önüne geçilebilir. PKOS lu bir birey sıklıkta kan tahlili yaptırmalıdır, doktoru uygun görürse farklı semptomlara göre ilaç tedavisi almalıdır(örneğin adet düzensizliğinde doğum kontrol hapları, insülin direncinde metformin hidroklorür etken maddeli haplar gibi)

PKOS beslenmesinde normal bir sağlıklı zayıflama diyetinden farklı bir diyet gerekmez. Ancak burada önemli bir nokta bulunuyor; hem PKOS lu danışanlarımdan edindiğim tecrübelere hem de bilimsel verilere göre özellikle insülin direncinin kırılabilmesi ve bitkinlik, baş dönmesi, bağ ağrısı, halsizlik ve psikolojik sorunlar yaşamadan ilerlenmesi için “3 ana öğünlü ve 1-2 ara öğünlü” listeler daha doğru olacaktır. Aralıklı oruç diyetleri, çok uzun süre aç kalınan diyetler ilk etapta hızlı kilo verdiriyor gibi görünse de kan şekeri dengesini bozarak, kas kaybına yol açarak ve metabolizmayı yavaşlatarak tam tersi sıkıntılı bir etki yaşatabilir. Ayrıca PKOS ta hamurişi, tatlı, fast food gibi ürünlerden kesinlikle uzak durulmalı, Akdeniz tarzı beslenmeye geçilmelidir. Akdeniz tarzı beslenmeyi önceki köşe yazılarımdan okuyabilirsiniz.

Sıklıkla belirttiğim gibi, beslenme birçok hastalığın başında gelir. Beslenme aslında insan yaratılışında her gün, sürekli, sabah-akşam yaptığımız bir rutin aktivite olduğu için önemini henüz anlayamadık belki de.. Ama hepimiz “et ve kemikten bir makineyiz” aslında. Bu makineye kaliteli yakıt atmalıyız ki tüm sistem sorunsuzca çalışabilsin..

Yeni yazılarda görüşmek üzere, herkese mutlu, sağlıklı haftalar!