Özel hayatın gizliliği olmadan özgürlükten bahsedilemeyeceğini söyleyen Emir Akpınar, “Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü nedeniyle insanlar artık tedbirli ve kontrollü bir yaşama geçti. Bu yeni yaşam biçimi birçok alanda yenilikler yapılmasını gerekli kılmıştır. Eğitim alanı da bu yeni düzenden en çok etkilenen alanlardan biridir. Geçtiğimiz günlerde bir öğretim görevlisinin sınav esnasında kameralarını açmayan öğrencilere yönelik ciddi anlamda hakaretlerine sosyal medyadan şahit olduk. Virüsün yayılımının önüne geçebilmek amacıyla dersler öğretmenler tarafından uzaktan eğitim şeklinde verilmekte, öğrenciler derslere ve sınavlara akıllı cihazlar aracılığıyla katılmaktadır. Bu yeni eğitim ve sınav modeli pandemi sürecinde eğitimin sekteye uğraması ihtimalini bertaraf etse de belli sorunların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Öğrencilerin akıllı cihazlarının kameralarını açmak zorunda kalmaları bu sorunların başında gelmektedir. Öğretmenler gerek derse katılımın ve devamın tespitinin yapılması maksadıyla gerekse sınavlar da kopyanın önüne geçmek amacıyla öğrencilerden derse ve sınava katılırken kullandıkları cihazların kameralarını açmalarını istemektedir. Öğrenciler kamerayı açmadan derse veya sınava katılmak istese de bazen kameralarını açmak zorunda kalmaktadır. Hal böyle olunca da özel hayatın gizliliği suçunun işlenip işlenmediği sorunu gündeme gelmektedir. Bireylerin özel hayat alanı bireyin paylaşmak istediği birkaç kişiyle paylaştığı, esasen gizli olan ve nispi sırlar barındıran bir alandır. Bireyler özel hayat alanına dair bilgilerin herkes tarafından bilinmemesini ve gizli kalmasını ister. Her bireyde var olan ölçülülük duygusu özel hayatın korunmasını gerektirmektedir. Özel hayatın gizliliği olmaksızın kişinin özgürlüğünden söz edilemez. İnsanın maddi ve manevi varlığının korunması için özel hayatın korunması bir zorunluluktur. Bu nedenledir ki özel hayat hakkı uluslararası belgelerle, Anayasa ile ve kanunlarla koruma altına alınmıştır” dedi.
“Özel hayatı ihlal edenler 1 ile 3 yıl arasında ceza almaktadır”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen maddelerle özel hayatı ihlal eden kişilerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alabileceklerini söyleyen Emir Akpınar, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi’nde 1- Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2- Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir hükmü yer almaktadır. Anayasanın 20. Maddesinde de ’Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz’ düzenlemesi olduğu görülmektedir. Özel hayatın gizliliğine karşı ihlal olması halinde ise yaptırım Türk Ceza Kanununda yer almaktadır. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde, 1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. 2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Bu suçun koruma altına aldığı değer özel hayat alanına giren tüm faaliyetlerdir” ifadelerini kullandı.
“Kişinin rızası dışında kamera açtırılması suç teşkil edebilir”
Emir Akpınar, kişilerin rızası olmadan kamera açmasının, özel hayatının ihlaline gireceği için suç teşkil edebileceğini söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yasada hangi faaliyetlerin ihlal oluşturacağı tek tek sayılmamıştır. Dolayısıyla söz konusu suç serbest hareketli bir suçtur ve istenilen şekilde işlenebilecektir. Gizliliğe müdahale eden hukuka aykırı her türlü davranış ihlal kapsamında değerlendirilmelidir. Özel hayat kavramının genel geçer tanımını yapmak mümkün olmadığı için yapılan ihlalin özel hayat alanında gerçekleşip gerçekleşmediği her olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Anayasa ile koruma altına alınan özel hayat kapsamına konutun korunması da girmektedir. Konut, yani kişinin yaşadığı yer sadece belirli insanla paylaşılan ve kişinin nispi sırlarını barındıran bir alan olarak özel hayat kapsamındadır. Hiç kimse konutuna istemediği bir kişiyi zorla almaya zorlanamayacağı gibi yaşadığı alanın da kameralarla başkaları tarafından görülmesine izin vermeye zorlanamaz. Ayrıca herkes kendi yaşam alanında istediği şekilde yaşama hakkına sahiptir ve kameralar önünde kendi özel yaşam alanında ne şekilde bulunduğunu göstermek zorunda değildir. Bu değerlendirilmeler ışığında öğrencinin istememesine rağmen kamerayı açmak zorunda kalması ve o an için evinin veya odasının bir bölümünün yani yaşam alanının ve bizatihi kendisinin aslında istemediği kişilerce görülmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabilecek niteliktedir. Zira bu sistemde kamera açılması hem öğretmenin hem de öğrencilerin hatta velilerin kamera açan kişiyi ve kişinin özel hayat alanını görmelerine imkan sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bireyin rızası olmamasına rağmen buna mecbur kalmasıdır. Bazı hallerin olayda gerçekleşmesi durumunda yapılan hareket hukuka uygun hale gelebilecektir. İlgilinin söz konusu fiile rıza göstermesi de bu hallerden biridir. Öğrencinin derse girerken kamerayı açmaya rızası varsa bu durumda özel hayatın gizliliği suçu ilgilinin rızasının varlığı nedeniyle oluşmayacaktır. Fakat öğrencinin kamerayı açmaya rıza göstermemesi halinde kamerayı açmaya zorlanması öğrenci o an özel hayat alanı içerisinde yer alan bir ortamda bulunduğundan ve bunun kendi isteği ve iradesi dışında başkaları tarafından öğrenilme ihtimali olduğundan Özel Hayatın Gizliliğini İhlali Suçunun oluşmasına sebebiyet verecektir.”
“Önlemler özel hayat düşünülerek alınmalıdır”
Eğitimde önlemlerin özel hayat göz önünde bulunarak alınması gerektiğini söyleyen Avukat Emir Akpınar, “Elbette ki eğitim süreci içerisinde öğrencilerin derslere devamının sağlanması, eğitimin aksamaması ve sınavlarda kopya çekilmesinin önlenmesi gereklidir ve bunun için çeşitli önlemler de alınabilir fakat alınan hiçbir önlem kişilere, bireyin yasalarla koruma altına alınmış olan özel hayat alanına müdahale etme hakkını vermez. Herkes bireylerin özel hayat alanına saygı göstermeli ve alınacak önlemler de bu doğrultuda alınmalıdır. Öğrencilerin de özel hayat alanı olduğu unutulmamalıdır. Sonuç olarak özel hayata saygı gösterilmeli ve özel hayat alanının ihlal edilmemesi amacıyla akıllı cihazlar vasıtasıyla derse katılım ve sınavlar esnasında öğrencilerin rızası olmaması halinde özel hayat alanı kapsamında sayılan yaşam alanının görüntüsünün başkaları tarafından öğrenilmesine imkan vermemek için kamerayı açmaya zorlanmamalıdır. Aksi takdirde Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde düzenlenen Özel Hayatın Gizliliğini İhlal suçu oluşabilecektir. Önemle belirtmek istiyoruz ki öğrencilerin kameralarını açmasının öğrencilerin rızası dışında gerçekleşebilmesi için acilen yasal bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bu durum üniversitelerin, dekanlıkların, belli başlı eğitim kurumlarının kendi içerisinde alabilecekleri bir karar ile öğrenciler kameraları açmaya zorlanamaz kanaatindeyiz” dedi.