Televizyonun 1980’li yılların ardından radyoyu tahtından ederek evlerde yer almaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Vahit İlhan, “40’lı yıllardan sonra televizyonun yeni yeni fuarlarda gösterildiğini görüyoruz. Sonra savaş devreye giriyor ve televizyonun yayılması, toplumsallaşması, vatandaşın bunu öğrenmesi ve yatırım yapması o süreçte aksıyor. Yani 1950 ve 1960’lı yıllar televizyonun tüm dünyada yaygınlaştığı süreçtir. 1960 ve 1980’li yıllar arası da artık televizyonun altın çağıdır. Çünkü artık insanlar televizyonu görmüştür, evlerine almıştır ve çokta sevmiştir. Bu süreçte televizyon radyoyu tahtından etmiştir. Evlerin köşesinde artık radyo değil, televizyon olmuştur. 1980’li yıllardan sonra ise büyük oranda artık tematik kanallar ortaya çıkmaya başlamıştır. Avrupa’da ve ülkemiz de içerisinde olmak üzere özel yayıncılık devreye girmeye başlamıştır. Çok seslilik devreye girmeye başlamıştır ama aynı zamanda eğlence merkezli yayınların çok fazla olduğu bir sistem de devreye girmiştir. 2000’li yıllardan sonrasına baktığımızda da artık dijital bir çağa gelmiş oluyoruz. Devreye internet girmiştir ve aynı zamanda internet tabanlı yayıncılığın ön plana çıktığı bir süreçtir” dedi.
“Televizyona artık ekran diyeceğiz”
Prof. Dr. İlhan, televizyonun neredeyse bütün dijital materyallerde yer aldığını ve artık televizyon yerine ekran denilebileceğini söyleyerek, “Yaşadığımız süreçte de artık internet televizyonun içerisinde, televizyonun da internetin içerisinde olduğu bir sistem yaşıyoruz ve farklı izleyici pratiklerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Geldiğimiz noktada artık dijital bir çağdan ve onun içerisindeki televizyondan bahsediyoruz. Aslında artık televizyon demeyeceğiz, ekran diyeceğiz. Çünkü ekran her yerde yer alıyor. Yani televizyon dediğimiz şey, akıllı telefonlarda, bilgisayarlarda yer alıyor. İleride belki televizyonun ismi dahi değişebilir. Yeni bir iletişim teknolojisi, mecrası devreye girdiği zaman diğeri tamamen devreden çıkmaz. Yani televizyon, radyoyu tahtından etmiştir ama radyo kaybolmamıştır. Yani 1920’li yıllardan itibaren hayatımızda vardır. Şimdi de hala var. Sürüş zamanlarımızda arabalarımızda kullanıyoruz. Televizyon izleyemeyeceğimize göre radyo dinliyoruz. Bu şekilde devam ediyor. Sinema ortadan kalkmamıştır. Yani o yüzden televizyon devre dışı kalacak gibi bir şeyden asla bahsetmiyoruz. Ancak dijital ortamların iç içe geçmesi, yöndeşmesi sonrasında bu içerikleri her yerde bulabileceğiz. Kaçırılan dizileri vatandaşlar internetten izliyorlar. Bildiğimiz klasik yayın akışları artık devreden çıkacak. Artık herkes ilgisi, alakasına göre içerikleri bilgisayardan seçer gibi izliyor. Yani canlı yayınlar haricindeki bütün yayınlar bu noktaya gelecek. Belki de ilerde tüm içerikler bizim için hazır bekleyecek ve biz istediğimizi seçeceğiz ki şu anda yaşadığımız kısmi ortam bu şekilde ama bu durum ilerde daha çok yaygınlaşacak. Daha da ilerisinde sizin ilgi alanınıza göre akışlar oluşturulacak ve biz onları paket olarak değerlendireceğiz. Çünkü bu dünyanın içerisinden izleyicinin çıkma imkanı yok. Yani ilgi alanı otomotiv olabilir ama onunla ilgili o kadar çok yayın var ki veya müzikle ilgili de birçok program var” ifadelerini kullandı.
“Televizyonda yönlendirme dünyasına doğru ilerliyoruz”
Televizyonda insanları ilgi ve alakasına göre alanlara yönlendireceği bir dünyaya doğru ilerlendiğini söyleyen Prof. Dr. İlhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Yani şu anda dijital platformlardaki ulusal ve uluslararası dizilerin hepsini takip etme imkanımız yok. İlgi alakanıza göre sizi diziye yönlendirecek. Böyle bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Televizyon sadece biçim değiştirecek, yoksa dizi aynı dizi, programlar aynı programlar. İnternet televizyonun içerisine girmiş durumda, televizyon da internet dünyasının içerisine girmiş durumda. Bu sistem evrilerek devam edecek ve izleyici bu deneyimi ile birlikte hem izleyici değişecek hem de bu sistem değişecek. Ancak bu türlerin değişeceği anlamına gelmiyor. Korku yine korku olacak. Sadece izleme mecralarımız ve pratiklerimiz değişecek. Biz yine bize sunulanı izleyeceğiz. İçeriye fazla müdahale edemeden ve bizi yine reklamlar yönlendirecek. Reklamlar yine hayatımızda olacak. Yani belki ilerde ekstra paralar vererek, reklamlardan arındırılmış bir ekran bizimle buluşacak ama onun haricinde televizyon dediğimiz şey ve içerikler değimiz şeyler bize bazı yaşamları göstermek ve yönlendirmek noktasında hala mahir olacak ve bizim dünyamızı şekillendirmeye devam edecek.”