Ramazan ayının ikinci haftasından herkese merhaba!

Bir önceki yazımızda ramazan ayında beslenme ile alakalı genel bilgilerden söz etmiştik. Bu hafta konuyu biraz daha derinlemesine inceleyeceğiz. Ayrıca dini ritüel olarak tutulan oruç ile tüm dünya çapında giderek yaygınlaşan intermittent fasting(aralıklı oruç) arasında ilişki kurarak insan vücudu üzerine etkilerinden bahsedeceğiz.

Ramazan ayı bildiğimiz gibi Müslümanların dini ritüeli şeklinde birçok ülkede oruç tutarak geçirilen bir süreçtir. Saat aralıkları belirli ve herkes için aynıdır. Ancak “intermittent fasting” tarzı beslenme ramazan orucuna göre farklılıklar göstermektedir. Ve her gün dünyada daha da popüler olmakta, faydalarına dair birçok çalışma yapılmaktadır.

İntermittent fasting kişiye göre değişmekte/farklı uyarlanmakta olup uzun süreli aç kalma ve günde 1 veya 2 öğün şeklinde beslenme anlamına gelir. Örneğin sabah 11:00 kahvaltı, akşam 17:00 de akşam yemeği yenir ve bu öğünler dışında ara öğün dahil hiçbir besin grubu tüketilmez. Veya örneğin sadece saat 13:00 da öğlen yemeği yenir ve ertesi gün aynı saate kadar herhangi bir besin tüketilmez.

Peki ister intermittent fasting ister ramazan orucu şeklinde olsun, uzun süreli aç kalışlar doğru mudur?

İnsan vücudunun yaratılışından itibaren süregelen birçok kendini koruma mekanizması vardır. Ve bu mekanizmalardan biri “otofaji” dir. Otofaji; kelime itibariyle “oto”(kendi) ve “faji”(yeme) sözlerinden türer. Dolayısı ile kendi kendini imha anlamına da gelir. Bu sistem vücudun hasarlı, bozunmuş, toksik etki oluşturmuş hücrelerinin kendi kendini imhası ile vücudun tamirini sağlar. Bu tamirle beraber oksidatif stres, enflamatuar yanıt, kanser oluşma riski, alzheimer gibi nörolojik rahatsızlıklar inhibe edilip yenilenme süreci başlar. İşte ramazan orucu ve intermittent fasting de tam bu noktada devreye girer. Vücut uzun süreli aç kaldığında otofaji mekanizmasını devreye sokar ve tüm bu süreç başlamış olur. Aynı zamanda bu mekanizma sadece sağlıksız vücut hücrelerinin ölmesi değil, bu hücrelere etki etmeye çalışan virüs ve bakterilerin de öldürülmesi anlamına gelebilir. Tüm bu hücrelerin parçalanması ile vücut ihtiyacı olan enerjiyi üretmiş olur.

Ayrıca otofajinin en kuvvetli ve özellikle Covid pandemisini de göz önüne aldığımızda en çok istediğimiz unsuru bağışıklığı güçlendirmesidir. Dolayısıyla uzun süreli açlığın olumlu etkileri net bir şekilde bulunmaktadır.

Ayrıca ramazan orucu ve intermittent fasting döneminde yapılan bazı çalışmalarda kanda iltihap seviyelerinin azalabildiği, HbA1c olarak ölçülen 3 aylık şeker değerinin düşebildiği, insülin direncinin azalabildiği ve bazı kardiyovasküler hastalıklar üzerinde olumlu etkiler görüldüğü ortaya çıkarılmıştır.

Ancak bilinmelidir ki tüm bu bilgiler ve uzun süreli aç kalışın faydaları yalnızca sağlıklı bir süreç ile mümkündür. Dolayısı ile saatlerce aç kalıp yüksek kalorili, fast food tipi sağlıksız, bilinçsiz yapılan öğünler yarar değil zarar sağlayacaktır. Bu durum tip1 ve tip2 diyabet hastaları için de geçerlidir. Yapılan bazı çalışmalar diyabetli bireylerin ayrıntılı bir beslenme ve insülin kullanımı eğitiminden sonra kontrol altında oruç tutmalarında herhangi bir sakınca olmayabileceğini bizlere gösteriyor. Ancak her bireyin fizyolojisi bambaşka sonuçlar verebileceğinden oruç tutmadan veya intermittent fasting programı düşünmeden önce kesinlikle doktora ve diyetisyene danışılmalı, o şekilde karar verilmelidir.

Doğru beslenme sağlığın en zirve noktasıdır, unutmayınız!

Herkese mutlu haftalar!