Prof. Dr. Güven, "Gelişiyle bizlere rahmet, bereket ve huzuru yaşatan, zihin ve gönül dünyamızı, bağışlanma, arınma ve takva ile süsleyen Ramazan ayının ardından, barış, kardeşlik ve muhabbet iklimi Ramazan Bayramı’na girmiş bulunuyoruz.
Bayramlar, bizleri fıtratımızla buluşturan, hayatın sekinet ve huzura dönüştüğü, sevgi ve kardeşlik bağlarımızı güçlendiren birlik, beraberlik, paylaşma, dayanışma günleridir. Fakat maalesef bugün acı, hüzün ve gözyaşının kuşattığı dünyamızda, iman ve İslam kardeşliğimizin en önemli tezahürlerinden olan bayramlarımız, bayram gibi idrak edilememektedir. Dolayısıyla bu bayram; dil, ırk, renk, kültür, ülke ve coğrafyaları farklı; imanları, gönülleri ve duaları bir milyonlarca Müslüman kardeşimizle aynı hissiyatı ve sevinci yaşamamıza vesile olmalıdır. Zira bayramlar, hep beraber sevince dönüşürse hakiki manada bayram olur. Bunun için bayramın neşesini çoğaltmalı ve her yere taşımalıyız" ifadesinde bulunduğu mesajını şu şekilde sürdürdü:
"Bayramlar, bizleri istikbale taşıyan ve tarih sahnesinde biz Müslümanlara süreklilik kazandıran en müstesna zaman dilimleridir. Bayramlar, zamanı başka zaman, cihanı başka cihan eyleyen, mahzun gönüllere sevinç ve müjde tattıran, coşku ve barış rüzgârlarının dalga dalga yayıldığı ulvî zaman dilimleridir. Bu coşku, bayram sabahı, tekbirlerle gürleşir, gönülden gönüle, evlerden evlere taşınır; sokaklara, meydanlara taşar; müminlerin yüzünde ve sesinde hayat bulur.
“Sorumluluk Bilinci ve Ramazan” a ulaşmanın en önemli vesilelerinden biri ise hiç şüphesiz Kur’an’ın tebcil ettiği Ramazan ayıdır. Bu kutlu zaman dilimi, her şeyden önce kişiyi, kulluğun en önemli motivasyon kaynağı olan nefis murakabesine sevk edip mazi ve hâlin muhasebesini yaparak istikbali tanzim etme sorumluluğuna ulaştırmaktadır. Modern dünyanın baş döndürücü kuşatması altında örselenen ruhlarımızı bilhassa oruç ibadetiyle teskin etmeye, kendimizi ve çevremizi algılayıp anlamaya sevk etmektedir. Bu manada rahmet, bereket ve mağfiret ayı Ramazan, biraz soluklanmaya ihtiyacımız olduğunu hatırlatıp bizi manevi yönden donatan, sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmeye zemin hazırlayıp fırsat tanımakla bizi sekinetle buluşturan eşsiz bir zaman dilimi olmuştur.
Bu bayramda da fakirlerimizi, yoksullarımızı, dul ve yetimlerimizi, ihtiyaç sahibi öğrencilerimizi zekât, fitre, sadaka ve yardımlarımızla sevindirmeliyiz. Birlik ve beraberliğe ekmek ve sudan daha muhtaç olduğumuzu unutmamalıyız. Bayramımızı bu güzelliklere vesile kılmak toplum bireyleri olarak en büyük görevimizdir.
Mübarek bir zamanın kutlu atmosferini idrak ettiğimiz bu günlerde önemli bir husus da; Ramazan vesilesiyle yeniden kuşandığımız kulluk şuurunu, ibadet bilincini, sorumluluk duygusunu, merhamet ahlakını, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve kimsesizlerin kimsesi olma gibi bizi biz yapan değerlerimizi aynı azim ve kararlılıkla devam ettirmektir. Ramazanın bereketini ve bayramın güzelliğini bütün bir hayata taşımaktır. Zira buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.
Çünkü bugün dünyamız, yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan ve milyonlarca insanı derinden etkileyen bir (Covid-19) virüsün sebep olduğu sancılı ve sonucu belirsiz bir süreçten geçmektedir. Bu bağlamda küresel boyutta insanlığın bir endişe, umutsuzluk, çaresizlik ve özgüven sarsılması yaşadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla bizim gereken tüm tedbirleri alarak azim ve ümitle, sabır ve metanetle, tevekkül ve dua ile mücadeleye devam etmemiz ve insanlığa da bu manada rehberlik etmemiz gerekmektedir.
Zira biliyoruz ki, aziz milletimiz, geçmişten günümüze savaş, doğal afet, salgın hastalık ve ekonomik sıkıntılar gibi nice badirelerin birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla üstesinden gelmiştir. Nitekim bu zorlu süreçte, devletimizin ve milletimizin beraberce ortaya koyduğu takdire şayan tavır da bunu göstermektedir. Önemle ifade etmeliyim ki kadirşinas milletimizin bu asil tutumu, Allah’ın izni ve inayetiyle gelecek güzel günlere dair umudumuzu artırmaktadır.
Bayramlarda evlerden evlere taşınan armağanları, gönüllerden gönüllere taşıyalım! Hayatın çilesini birlikte omuzladığımız eşlerimizi sevindirelim. Özellikle varlık sebebimiz olan anne ve babalarımızı unutmayalım ve onların hayır dualarını alalım. Evlerimizin canlı bayramları olan çocuklarımızı, kuşatıcı bir sevgi ve kardeşliği yaşadığımız bu ibadetin coşkusu ile tanıştıralım. Bize sığınan kırık kalpleri onaralım, gönlümüzün kapılarını Allah’ın biçare misafirlerine açalım. Bayramın manevi atmosferinde mültecileri, yetimleri, yaşlıları ve engellilerin gönüllerini imar etme, huzurevlerinde kalanları, öğrencileri, toplumumuzun yetimleri sokak çocuklarımızı, yoksulları, onuruyla, izzetiyle yaşayan ihtiyaç sahiplerini, vatanımızın uğrunda canını feda eden aziz şehitlerimizin emaneti olan eşlerini ve yavrularını, hatırlayalım. Yaralı gönülleri, bitap düşmüş yürekleri, yara alan kardeşliklerimizi onaralım. Yüreklerin en ağır yükü olan küskünlüklere son verelim. Bayram yapamayanlara bayram yaptıralım.
Bu duygu ve düşüncelerle, evlerimizden çıkamadığımız bu günlerde telefonla akraba ve dostlarımızla tebrikleşmeli, işine gidemeyen, başkalarına muhtaç olan fakir ve yoksullar görüp gözetilmeli günahlarımıza tövbe ve istiğfar ederek Rabbimize dua ve niyazda bulunmalıyız.
Ramazan Bayramı’nın İslami bilincimizin ve kardeşliğimizin daha da güçlenmesine, insanlığın hidayet ve barışına vesile olması temennisiyle, sağlık ve huzur içinde nice bayramlara erişmemizi Yüce Allah’tan niyaz ediyorum."