Herkese yeni bir haftadan merhaba! Bu hafta birçok kişinin, özellikle kadınların muzdarip olduğu bir hastalıkla ; “Haşimato” ile karşınızdayız.

Bilindiği üzere birçok hastalık birbiri ile bağlantılı seyretmektedir. Özellikle geçen hafta değindiğimiz PKOS ile haşimato ve insülin direnci arasında ciddi bir bağlantı vardır. Bu hafta bu bağlantılardan birini açmış olacağız.

Bazı kişiler yıllardır diyet yaptığını, buna rağmen yine de kilo veremediğini, sürekli uykusuz, bitkin, unutkan hissettiğini biz diyetisyenlere belirterek başvururlar. Kan tahlillerinde ise bunlara sebep olacak bir sorun bulunamamıştır ve kişi her zaman bu belirsizlikten muzdariptir. İşte bu durumda atlanan bir hastalık; “Haşimato” sahibi olabilirsiniz.

Haşimato, oluşma sebebi net olarak bilinmeyen, genetik kaynaklı olabilen bir tür otoimmün hastalıktır. Vücudunuz kendi organlarından biri olan tiroit bezini sanki yabancı ve yok edilmesi gereken bir organizma olarak algılar ve çevresinde iltihaplanma oluşturarak beze zarar vermeye başlar. Bez yıllar içinde gitgide küçülür hatta kaybolabilir. Bunun sonucunda vücut yeterli tiroit hormonu üretemez ve hipotiroit durumu meydana gelebilir. Hipotiroit, yani haşimato olsa da olmasa da vücudun yeterli tiroit hormonu üretememe durumu kişinin çok zor kilo vermesine, metabolizmanın ciddi anlamda zayıflamasına, halsizlik, bitkinlik, uyku hali hatta bazen psikolojik sorunlarla karıştırılabilen belirtiler göstermesine sebep olur. Peki klasik hipotiroit tanısı ile haşimato tanısı arasındaki farklar nelerdir?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi haşimato oluşma durumu vücudun savunma mekanizmasının olumsuz bir sonucudur. Haşimato taşıyan birinin klasik hipotiroitten farklı olarak TSH, T3, T4 gibi tüm değerleri normal görünebilir. Dolayısıyla tanısı yalnızca boğaz ultrasonu ve kanda antikor bakılması ile konabilir.

Peki haşimatoda tedavi yöntemleri nelerdir?

Haşimatoda bazı çalışmalara ve bazı doktorlara göre fikir ayrılıkları mevcuttur. Haşimatoda sahibi kimi insanda tiroit bezi çok az bir miktarda küçülüp başka hiçbir hormon sorunu yaratmayarak kişinin hayatında önemsiz bir noktada durabilir. Bazı insanlarda ise tiroit bezi tamamen işlevini yitirip ömür boyu tiroit hormonu kullanılması gerekebilir. Kimi görüşlere göre ise kişide tiroit hormonlarında sorun çıkmasa da haşimato tanısı konduğu andan itibaren tiroit hormonu takviyesi gereklidir. Dolayısı ile doktorunuzun size özel tavsiyesi bu konuda ne ise onu hayata geçirmelisiniz. Özellikle ailenizde tiroit hastalıkları mevcutsa mutlaka düzenli tahlil ve tetkik yaptırmalısınız.

Beslenme anlamında hipotiroidi durumlarında deniz ürünleri, iyotlu tuz, süt-yoğurt gibi besinler iyot kaynağı olarak günlük rutinde bulunmalıdır. Ayrıca iltihabi reaksiyon gösteren otoimmün tüm hastalıklarda ve haşimatoda vücudun iltihap üretmesini baskılamak için “antienflamatuar” besinler kullanılmalıdır. Kaliteli bir diyette diğer yazılarımızda bahsettiğimiz gibi bol ve çeşitli sebze-meyve, tahıl, sağlıklı protein içerikli kaynaklar mutlaka bulunmalıdır. Ama en büyük antienflamatuar kaynakları “BAHARATLARDIR” . Sıklıkla tüm yiyeceklerinize baharat eklemeye çalışmalı ve özellikle zerdeçal ve zencefil baharatlarını hayatınızın baş köşesine koymalısınız.

Ancak unutulmamalıdır ki, bir hastalık tanısı konduysa bunu beslenme yoluyla tamamen çözmek olanaksızdır.  

Özellikle kadınların muzdarip olduğu bir hastalıkla bu haftaki yazımızı oluşturduk. Siz de kendinizin farkında olun ve araştırmaktan hiç vazgeçmeyin.

MUTLU HAFTALAR!