Şikayet etmem için böyle bir şarkı vardı hatırlar mısın? bilmem kimseyi sevmem böyle olabilmek ne güzel burada mı güzel dediniz tabii. Daha önce de demiştim izin versen belki de çok mutlu bir hayatın alacaktı senin duyguların hem çok renkli hem de çok derim böylelerinin acısı da derin olur tatlıları da. Aman doktorum tatlıları da deyip beni güldürmeyin eninle sohbet etmeyi seviyorum sohbetler içinde yürümeliyim bu çantanın çok seviyorsun galiba? Bunu mu evet her gelişinde başörtün değişiyor ama çantan hep aynı Mevlüde gittiğim ev sahiplerinden biri hediye etmişti gerçi ev çanta dolu.

Kızım Nur bundan daha güzelini getirdi ama evde duruyor onu neden kullanmıyorsun bilmem ki ben buna alıştım herhalde aslında ne taktığında farkında değilim ve doktorum işte bizim kaderimiz de tıpkı hiç farkında olmadan hep yanına aldığımı çanta gibidir. Hep aynı şeyleri aynı renkleri aynı tür yiyecekleri tercih eder bir yere giderken hep aynı yolda ama bunları neden yaptığımızı hiç sormayız kendimizi aslında seçimlerimizin çoğunu biz hiç farketmeden bize yaptıran işte doğduğumuz evde zihnimize kazanan çocukluk inançlarımız o zaman. Duygularımızın rengi neyse daha sonra o rengi kolay kolay değiştirmeliyiz senin çocukluğundaki duygularının rengini sorsam sana ne dersin o işte yani öyle karar verdiği dini elbise ütünün eşyalarının utanmanın rengi ne ölmeye karar verdiğinde ne renkti peki Meliha başka renkleri de görmenin zamanı gelmedi mi?

Benim için başka renk yok doktor bu dediklerimi anlıyor anlamasına da başka bir şey var henüz anlatmadı büyük katmerli bir acı üzerine gitmemek gerek zamanı gelince anlatacak evlenip ne yapıp Bey'in evine yerleştin öyle mi öyle Namık enişte ben üçümüz birlikte yaşamaya başladık kocanın oğluyla aynı evde olmak zor olmadı mı?

O da bizler gibi başını yerden kaldırmaz hep utangaç çekingen bir oğlan da sabah gidip akşam geliyor bana da bir şey ettiği yoktu.

Namık sert fitiz biridir ben tek ayağımın üstünde fırın sana dönüyorum adamı memnun edebilmek için ama adam kıskanç kapı dışarı çıkarmıyor beni bırakın evden çıkmayı perdenin ucuna bile kaldıramıyorum. Hele bir de yaş farkı olunca adamın aklında 1001 türlü kötülük geliyor bana boyuna soru soruyor geçmişimi aileme nereden geldiğimi anama babama sordukça ben korkuyorum kem küm edip duruyorum ikide bir de bana sen benden bir şey saklıyorsun ama ben nasıl olsa öğrenirim deyip duruyor arkasından da dayaklar başladım. Yok yok iyiyim ben gerek yok benimbazen öyle fena dövüyordu ki odasından kolay kolay dışarı çıkmayan Necdet bile bir babasının elinden kurtarmaya geliyoruz.

Bütün mahalle akşamları artık bu da ayak seslerini alışmıştım sen ben de alıştım benim de kaderim buymuş dedim sustum zaten hemen hamile kaldım üst üste iki kız doğurdu 2 mi nur'un bir kardeşi daha mı var ablası öyle mi ben tek çocuk zannediyordum çocuklar olunca da durulmadı, dayak hiç kesilmedi. Ben ne yapıyorum da bu adam beni dövüyor diye çok düşündüm yemeğini hazırlarım o gelmeden sofrasını kurarım ev bak tertemiz çocuklar ağlamasın diye adam kızmasın diye daha o gelmeden onları yedirir yatırırım ama sonra biraz biraz anlamaya başladım. İş aramızdaki yaş farkı da abi adamı korkutuyordu.

Bir de ben de yaradı sevgiyi muhabbeti bulamamıştı bunlar yetmezmiş gibi bir de evdeki oğlandan beni kıskanmaya başladı hele babasının elinden beni almaya gelince kafasında kurdukları iyice arttı halbuki Necdet ben başka bir çocuktu ben başkanı nasıl yani hem de bana çok saygılı bir oğlanla ama adam oğluna da düşman gibi davranıyor ne yalan söyleyeyim günahım kadar sevmedim. Ben o da adamı olayda da kendini bana sevdiren 7/16 para ile beni memnun etmeye kalktı aklı sıra para ile gönlüme yapacak bunlar benim adımı olarak gibi daha da artırdı beni şey yerine koymaya çalışıyordu ben haksız doktorum ikiniz de ayrı dillerde konuşuyorduk yıllardır ne o beni memnun edebildim ne de ben onu!